7 Ekim 2023 Sonrası İnsan Hakları İhlallerindeki Feci Artış

Bu dönemdeki başlıca insan hakları ihlalleri şunlardır:

1. Yaygın Bombardımanlar ve Eşi Benzeri Görülmemiş Sivil Kayıplar

Savaşın ilk birkaç ayında Gazze'deki ölüm ve yıkımın boyutu, birçok analist tarafından eşi benzeri görülmemiş olarak nitelendirilmiştir.

  • Ağır İnsani Bilanço: Savaşın ilk aylarında on binlerce Filistinli öldürüldü. Gazze Sağlık Bakanlığı ve uluslararası kuruluşların raporlarına göre, bu kişilerin %70'inden fazlasını kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Bu yüksek rakam, İsrail ordusunun uluslararası insancıl hukukun temel ilkelerinden olan ayrım gözetme (Distinction) ve orantılılık (Proportionality) ilkelerine uyup uymadığına dair ciddi soruları gündeme getirmektedir.

  • Sivil Altyapının Geniş Çaplı Yıkımı: İsrail'in hava saldırıları, yerleşim alanlarının, okulların, üniversitelerin, camilerin, kiliselerin ve fırınlar ile su tesisatları gibi hayati altyapıların geniş bir bölümünü tamamen yok etmiştir. Bu yıkım seviyesi, Gazze'yi yaşanmaz bir hale getirmiştir.

  • Yoğun Nüfuslu Bölgelerde Ağır Patlayıcı Silahların Kullanımı: Yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerinde büyük bombaların (2.000 pound'luk bombalar gibi) yaygın olarak kullanılması, yüksek sivil kayıplarının ana nedenlerinden biri olmuş ve şiddetle eleştirilmiştir.

2. Zorla Yerinden Etme ve "Güvenli Bölgelere" Yönelik Saldırılar

İsrail'in en tartışmalı eylemlerinden biri, savaşın ilk günlerinde Gazze'nin kuzeyindeki 1,1 milyondan fazla insana güneye gitmeleri için tahliye emri vermesiydi.

  • Zorla Nakil: Bu eylem, BM hukuk uzmanları tarafından bir savaş suçu olan "nüfusun zorla nakli" olarak tanımlanmıştır. Emir, yerinden edilen nüfus için güvenlik, barınma veya temel ihtiyaçların garantisi olmaksızın verilmiş ve devasa bir insani kriz yaratmıştır.

  • "Güvenli" Bölgelere Saldırılar: İsrail'in Gazze'nin güney bölgelerini "güvenli bölgeler" olarak ilan etmesine rağmen, bu bölgeler de defalarca yoğun bombardımanların hedefi olmuş ve sığındıkları yerlerde binlerce insan öldürülmüştür. Bu durum, "güvenli bölge" kavramını anlamsız kılmıştır.

3. Tam Kuşatma ve Açlığın Savaş Silahı Olarak Kullanılması

Savaşın başlangıcında, İsrail Savunma Bakanı Gazze'ye yönelik "tam kuşatma" emri vermiş ve bölgeye "ne elektrik, ne gıda, ne su, ne de yakıt" girmeyeceğini ilan etmiştir.

  • Kolektif Cezalandırma: Bu eylem, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi uyarınca yasak olan kolektif cezalandırmanın açık bir örneğidir.

  • Sağlık Sisteminin Çöküşü: Elektrik ve yakıtın kesilmesi, hastanelerin tamamen çökmesine yol açmıştır. Hastaneler, elektriksiz kaldıkları için solunum cihazları ve prematüre bebek kuvözleri gibi hayati ekipmanları çalıştıramamıştır.

  • Kıtlık ve Yetersiz Beslenme: İnsani yardımların, özellikle de gıda maddelerinin girişine getirilen ağır kısıtlamalar, başta çocuklar olmak üzere yaygın bir kıtlığa ve yetersiz beslenmeye neden olmuştur. Uluslararası kuruluşlar, İsrail'in açlığı bir savaş silahı olarak kullandığı konusunda defalarca uyarıda bulunmuştur.

4. Sağlık Sistemine ve İnsani Yardım Çalışanlarına Yönelik Sistematik Saldırılar

Gazze'nin sağlık sistemi sistematik olarak hedef alınmıştır.

  • Hastanelere Saldırılar: Gazze'deki onlarca hastane ve tıp merkezi doğrudan askeri saldırıya uğramış, kuşatılmış veya İsrail güçleri tarafından işgal edilmiştir. Bu eylemler, savaş zamanında tıbbi merkezlerin sahip olduğu dokunulmazlığın açık bir ihlalidir.

  • Sağlık ve Yardım Çalışanlarının Öldürülmesi: Yüzlerce sağlık personeli, BM çalışanı (özellikle UNRWA'dan) ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının yardım görevlileri İsrail saldırılarında öldürülmüştür. Bu rakam, modern çatışmalar tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir düzeydedir.

5. Batı Şeria'da Artan Baskılar

Gazze'deki savaşla eş zamanlı olarak, Batı Şeria'da da şiddet keskin bir şekilde artmıştır.

  • Yerleşimci Saldırılarındaki Artış: Silahlı yerleşimcilerin Filistinli topluluklara yönelik saldırıları, genellikle İsrail ordusunun desteği veya müdahalesizliğiyle, ciddi şekilde artmış, onlarca Filistinlinin ölümüne ve yüzlerce ailenin yerinden edilmesine yol açmıştır.

  • Gözaltıların ve Askeri Baskınların Artması: İsrail ordusu, Batı Şeria'da binlerce Filistinliyi gözaltına almış ve şehirlere ile mülteci kamplarına yönelik askeri baskınları yoğunlaştırmıştır.

Uluslararası Hukuki Tepkiler

Bu savaş, uluslararası düzeyde benzeri görülmemiş hukuki tepkileri beraberinde getirmiştir:

  • Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) Soykırım Davası: Güney Afrika, İsrail'e karşı Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı'nda dava açmıştır. Divan, tarihi bir geçici kararla, İsrail'e Gazze'de soykırım eylemlerini önlemek için gerekli tüm tedbirleri almasını ve insani yardımların girişini kolaylaştırmasını emretmiştir.

  • Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Soruşturması: UCM Başsavcısı, Hamas'ın üst düzey liderleri (7 Ekim'deki savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle) ile İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı (Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar, özellikle de açlığın savaş silahı olarak kullanılması nedeniyle) hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep etmiştir.

Nihai Sonuç: 7 Ekim'den bu yana devam eden savaş, Filistinlilerin insan hakları krizini tam bir felakete dönüştürmüş, insanlık trajedisinin ve uluslararası hukuk ihlallerinin sonuçları on yıllar boyunca hissedilecek yeni ve dehşet verici boyutlarını ortaya koymuştur.